Yeni Fetih, Yeni Fetih Gazetesi,

Türkiye'nin ve İslam Dünyası'nın Güvenilir Haber Sitesi

  • Dolar
  • Euro
  • GR ALTIN
  • ÇEYREK

  • 16 Ekim 2025, Perşembe 12:43
Mehmet NuriBingöl

Mehmet Nuri Bingöl

CAMİALARDA KUZMAN MİSALİ İNSANLAR VAR OLDUKÇA..

İslâm tarihinin en dikkat çekici ibret tablolarından biri, Uhud Harbi’nde yaşanan Kuzman vakasıdır. Bu vaka, zahiren dine hizmet eden bir kimsenin, bâtınen nasıl hüsrana uğrayabileceğini gösteren manidar bir misal  Aynı zamanda niyet ve ihlasın, amelin değerini belirleyen asli unsur olduğunu vurgular. Günümüzde tebliğ ve irşad hizmetlerinde yer alan cemaatlerin de bu hakikatten alacakları çok yönlü dersler vardır.
       Uhud Harbi, İslâm tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bedir’in ardından gelen bu savaşta, sahabeler büyük bir imtihandan geçmişlerdir. Bu savaşta Kuzman adlı bir sahabî, başlangıçta savaşa katılmamıştı. Kadınların “Sen de bizim gibi yün ör!” diye alay etmeleri üzerine utanıp harp meydanına koşmuş, büyük bir cesaretle müşriklerle savaşmıştır. Ancak ağır şekilde yaralandığında acısına dayanamayarak intihar ederken Abdullah ibni Mesud’a şu itirafta bulunmuştur: “Ben Allah rızası için değil, utandığım için savaştım.”
       Resûlullah (s.a.v.) savaş bitmeden önce onun akıbetini haber vermiş ve “Kuzman cennete gireceğini sanır, ama o cehennemliktir” buyurmuştur (Bkz. İbn Hacer, el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe). Böylece zahirî gayretin, bâtınî niyet olmadan kurtuluşa yetmeyeceği ortaya çıkmıştır.
       İslâm fıkıh ve itikadında niyet, amelin özüdür. Hz. Peygamber (s.a.v.) “Ameller niyetlere göredir” (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 1) buyurarak bu ölçüyü açıkça belirtmiştir. Niyet, amelin yönünü belirler; yön doğruysa amel kıymet kazanır, yön eğriyse amel bâtıl olur.
     Kuzman zahiren kahramanlık göstermiş, ama niyetinde Allah rızası bulunmadığı için ameli makbul olmamıştır. Bu durum, İslâm ahlâkında “ihlâs” kavramının ne kadar merkezi olduğunu gösterir. Zira ihlâs, amelleri sırf Allah için yapmak demektir; riya, korku veya övgü beklentisiyle yapılan hizmet, ihlâsın zıddıdır.
        Bediüzzaman Said Nursî’nin şu manadaki sözü bu hakikati ne güzel özetler:  “Hizmetteki en büyük tehlike enaniyettir, en büyük fazilet de ihlâstır.” (Lem’alar, Yirminci Lem’a)
       Zamanımızda da epeyce Kuzman var- maalesef! Kuzman kıssası, yalnızca tarihî bir hadise değildir; her dönemde ve özellikle cemaat hizmetlerinde tekrarlanan bir niyet imtihanının sembolüdür. Günümüz tebliğ ehli arasında da zaman zaman “Kuzman tavırlılar” görülebilmektedir.
       İçimiz yanarak müşahedemizi diyoruz ki bazı kimseler, hizmeti Allah rızası için değil; ya cemaat içinde öne çıkmak ya takdir edilmek,
ya topluluk içinde itibar kazanmak, veya dünyevî bir karşılık elde etmek için yapabilir.
        Böyle bir niyet, hizmetin bereketini kırar, ihlâsın nurunu söndürür. Neticede faaliyet çoktur ama feyiz azdır; cemiyet kalabalıktır ama ruh eksiktir. Niyet bozulduğunda, hizmette görünen gayretler birer şekilcilik hâline gelir.
       Bediüzzaman bu noktada şu manadaki uyarısını yapar: “İhlâsı kıran riyadır. O da, kardeşlerinin nazarında mevki kazanmak için hizmet etmektir.” (20. Lem’a)
        Gerçek hizmet, görünür neticelerle değil, kalpteki rızâ ölçüsüyle değerlendirilir. Bir mümin için en büyük paye, “Allah razı oldu” hükmüdür. İhlasla yapılan küçük bir amel, riyasız bir niyetle işlenmişse, Allah katında büyük bir ibadete dönüşür.
        Bunun zıddı olarak, niyeti bozuk bir kimsenin hizmeti, ne kadar parlak görünse de manevî değerden yoksun kalır. Bediüzzaman’ın şu ifadesi bu hakikati pekiştirir:
        “Bizim vazifemiz hizmettir; netice ise Allah’a aittir.” (Emirdağ Lahikası)
       Dolayısıyla, hakikî hizmet ehli, sonucu değil, rızayı gözetir. Kendi başarısını değil, Hakk’ın kabulünü ister. Hizmette ihlâs, cemaatin manevî dirliğini koruyan gizli bir bağ gibidir.
        Kuzman olayı, her devirde Müslümanların dikkatine sunulmuş bir niyet aynasıdır.
O ayna bize şunu gösterir:
Allah için olmayan her gayret, boşa kürek çekmektir.
        Riyadan arınmamış bir hizmet, içten yanmayan bir kandil gibidir; ışığı kısa ömürlüdür. Tebliğ ehli tüm cemaatler için en büyük tehlike, ihlasın bozulmasıdır. Çünkü ihlâssız bir hizmet, insanı yükseltmez; aksine içten çürütür. Bu sebeple her hizmet ehli şu duayı sıkça tekrarlamalıdır:
        “Allah’ım! Amellerimizi yalnız Senin rızan için kıl; bizi Kuzmanların yoluna değil, ihlâslı kullarının yoluna dahil eyle.”
Kaynakça

1. Buhârî, el-Câmiu’s-Sahîh, Bed’ü’l-Vahy, 1.
2. İbn Hacer el-Askalânî, el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe, Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye.
3. Said Nursî, Lem’alar, Yirminci Lem’a.
4. Said Nursî, Emirdağ Lahikası.
5. Gazâlî, İhyâu Ulûmiddîn, Kitâbü’l-İhlâs.


MAKALEYE YORUM YAZIN

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.


yukarı çık